Biraz Ten Solusak




 
BİRAZ TEN SOLUSAK
Biraz ten solusak, öpüşsek, yaslansak, bakışsak 
ve yeterince mola verdikten sonra , acı çekerek ayrılsak...



Karbonmonoksit kokulu şehrin
gri kaldırımlarında karşılaşan iki yabancı.
Bir kaç sıradan cümle.
Yayları gevşemiş, sessizliği bölen bir odada son bulan...
Biraz ten solusak.
İçimizdeki şeytan süzülüp giderken
beyaz çarşaflara bedenimizden.



Eteklerim uçuşmasa.
Rüzgarımdan yanmasa kor/kırmızı dudakların,
yakmasa...
Dudakların dudaklarımda öpüşsek Tanrıya ibadet tadında.



Tavana yansıyan gecenin cılız ışığı
raks ettirirken ruhlarımızı.
Birbirimize yaslanıp.
Altüst etsek tüm metafizik kurallarını
Masumiyetimin mahremiyetini işaretlerken dudakların.
Boşalan arzularıma karışıp gidiceğinden korkmasam
Yarardım bu karanlığı.



Bedenlerimiz tutuştu alev aldı kirpik uçlarımız.
Bakışların bedenimi delip geçerken,
acıdan süzülen her bir damlanın zevkiyle irkildim
Titreyen dizlerime eşlik eden mum ışığının alevi.
İkimizde eridik, sabaha gebe, gece gibi.




Eteklerime kıvrılıveren sakin bir nehirdi sessizliğin.
Akıp gitme istedim bilmediğim çoğrafyalara.
Eksiltme, esirgeme, uzaklaşma.
Kollarına değil tutkularına kilitlenmiş bedenim.
Gidiyorum, ama al, bu beden senin.
İçime koyduğun hayatla yaşıycak. Bir tadımlık düşte olsa gördüklerim.                          
                        
                       Ebru Küçükbaş
 
Facebook beğen
 
günün alıntısı
 
Yazmak hatırlamak için değil unutmak içindir !
 
23 05 2009 dan itibaren 10857 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol